Draghi'nin isyanı: "Ne lazımsa yapılacak ...

Draghi'nin isyanı: "Ne lazımsa yapılacak" mı?

Apr 21, 2024

Avrupa sermayesi, rekabette ABD ve Çin’in giderek daha da gerisine düşüyor. Almanya büyüme açısından G7 sanayi ülkeleri arasında sonuncu sırada yer alırken, AB bu yıl yüzde 0,9’luk bir tahminle neredeyse hiç ilerleme kaydedemiyor.

Yüksek enerji maliyetleri, yüksek faiz oranları ve düşük alım gücü nedeniyle şirketler makinelerini söküp ABD’ye taşınıyor.

Durum bayağı trajik; nitekim Brüksel, geçenlerde “rekabet edebilirlik” konusunu görüşmek üzere özel bir zirve topladı. Eski İtalya Başbakanı Enrico Letta’dan rapor sunması ve tavsiyelerde bulunması istendi. Fakat zirvede ağırlıklı olarak Ukrayna ve İsrail konuşuldu. İlave olarak Letta’nın sözlerinden çok Mario Draghi’nin isyanı gündem oldu.

Draghi, AB’nin büyük umutlar bağladığı isimlerin başında. Eski Avrupa Merkez Bankası (ECB) başkanı ve İtalya’nın bir önceki başbakanı olan Draghi, AB Konsey Başkanlığı görevini devralabilir.

AB zirvesinden kısa bir süre önce, “tek pazardaki krize” ilişkin kendi manifestosunu yayımladı.

Erman Çete’nin tercümesiyle:

“Organizasyonumuz, karar alma mekanizmalarımız ve finansmanımız ‘dünün dünyası’ –Covid öncesi, Ukrayna öncesi, Ortadoğu’daki çatışmalar öncesi, büyük güç rekabetinin geri dönüşü öncesi– için tasarlandığından müdahalemiz kısıtlı kaldı.

Fakat bugünün ve yarının dünyasına uygun bir AB’ye ihtiyacımız var. Bu nedenle Komisyon Başkanı’nın benden hazırlamamı istediği raporda önerdiğim şey radikal bir değişimdir, çünkü ihtiyaç duyulan şey budur.

Nihayetinde Avrupa ekonomisi genelinde bir dönüşüm gerçekleştirmemiz gerekecek. Karbondan arındırılmış ve bağımsız enerji sistemlerine; entegre ve yeterli bir AB tabanlı savunma sistemine; en yenilikçi ve hızlı büyüyen sektörlerde yerli üretime ve üretim temelimize yakın olan derin teknoloji ve dijital inovasyonda lider bir konuma güvenebilmeliyiz.”

Draghi’nin sözünü ettiği “dünün dünyası”, AB’nin hala “tek pazara”, “serbest ticarete” ve “küreselleşmeye” inandığı zamanlardı. Bu dönem, özellikle Almanya’da fazlaca destekçisi olan ve eski Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble’yi diğer AB ülkelerine sert kemer sıkma programları dayatmak için kullanan neoliberallerin dönemiydi.

Draghi tüm bunları itiraz etmeden kabul etti ve hatta ECB’nin başındayken “wingman” rolü üstlendi.

Ki Draghi’nin, avroya ve Yunanistan gibi kriz ülkelerine yönelik spekülasyonları sona erdirdiği “Ne lazımsa yapalım,” lafı hatırlanacaktır, fakat Draghi aynı zamanda neoliberal “uyum programlarının” rotasını da belirlemişti.

On yıldan biraz fazla bir süre sonra Draghi sanki bunların hiçbirinde pay sahibi değilmiş gibi konuşuyor.

Beyanındaki “Ücret maliyetlerini birbirimize göre düşürmeye çalışan kasıtlı bir strateji izledik ve bunu döngüsel bir maliye politikasıyla birleştirdiğimizde, net etki yalnızca kendi iç talebimizi zayıflatmak ve toplumsal modelimizin altını oymak oldu,” sözleri de epey büyük yüzsüzlük örneği.

Draghi, demode “rekabet gücü” kavramını rafa kaldırmak yerine, eski kalıplara geri dönüyor. Sonbaharda yürürlüğe girecek olan yeni borç kuralları, avro ülkelerini kriz esnasında daha fazla kesinti yapmaya zorluyor. Bu nedenle İtalya, Fransa ve Belçika faciaya sürüklenebilir.

Brüksel henüz yeni gerçekleri sindirmeye hazır da değil. Ne Çin ne de ABD “serbest ticaret kurallarına” ve Dünya Ticaret Örgütü’ne bağlı. Çin, şirketlerini devlet teşvikleriyle tahkim ederken ABD, diğer şeylerin yanı sıra hedefe yönelik vergi imtiyazları sağlayan “Enflasyonu Azaltma Yasası” (IRA) ile “rekabeti” hiç iplemiyor.

Draghi, avro krizi ve sonrasındaki süreçte kendi rolünü de görmezden geliyor. Başarısız mali modelin mimarlarından biri olduğunu kabul etmiyor. Bu beyandan, en azından uzun süredir inkâr ettiği hatalarını açıkça kabul edecek cesarete sahip olduğu sonucu çıkabilir.

Enjoy this post?

Buy Emre Kose a çay

More from Emre Kose